17 Nisan 2014 Perşembe

BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ

KİTAP ADI: BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ  
KİTABIN ORJİNAL ADI: A THOUSAND SPLENDID SUNS 
YAZARI: KHALED HOSSEINI
ÇEVİRMENİ: PÜREN ÖZGÖREN 
YAYINEVİ: EVEREST 
SAYFA SAYISI: 430
BASKI YILI: 2008



ARKA KAPAK:
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi...
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden...
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar...
Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.
Bin Muhteşem güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman...   

KONUSU: Öykümüzde bir Meryem anlatılıyor bir Leyla... Meryem, babası Kabil'in ileri gelenlerinden fakat evdeki hizmetçiden olma kızını kimseye söyleyemeyeceği için, gözden uzakta bir külübede annesi Nana'yla yaşıyor...
Leyla da babası öğretmen bir ailenin ??? de yaşayan sıradan bir çocuğu... 
Savaş sebebiyle yaşamaya çalışıyorlar ve kadın olmanın, anne olmanın acılarını gözler önüne seriyorlar...
İki kadının hayatı nasıl mı kesişiyor? Çok basit; Aynı iğrenç adamla evlenerek veye evlenmek zorunda kalınarak desem daha doğru olur...

NEDEN SATIN ALDIM VE OKUDUM: Severek okuduğum ve çok etkilendiğim "Uçurtma Avcısı" kitabından sonra, yazarın başka bir kitabı olup olmadığını araştırmam sonucu okumaya karar verdim. Arkadaşımda olması sebebiyle satın almadım ve ödünç alarak okudum. 

YORUM: Meryem ve Leyla ömrümden ömür aldınız ya... Kitabı okurken "YETER" diye bağırmak istedim...
Daha ilk 40 sayfada olanlar bile midemi ağrıtmaya başladı...
Gerçekten de "Eden bulur" veya "Herşey cezasını bulur" deyimlerini kitabı bitirinece, daha iyi anlyorsunuz fakat yaşanan acıları geri getirmiyor malesef...   

YAZARIMIZ HAKKINDA: Afgan yazarımızın okuduğum ikinci romanı... Afganistan'daki yaşanan değişimleri, acıları ve insanların duygularını çok güzel ifade ediyor... Bayılıyorum... 

NE ZAMAN OKUDUM: Her ne kadar kitabı bölük pörçük, bu kadar iş yoğunluğunun ardından evde, kafam karma karışıkken okuduysam da, yine de sürükleyici ve çok etkiliydi ki... Kitabın genel kötümser havasına rağmen, beklenmedik sonu ise gerçekten çok hoş...

BEĞENDİKLERİM: 

MERYEM ; 
  • Babasının yolunu gözlemesi ve onunla geçirdiği zamanların güzelliği,
  • Kaçıp babasının evine gidişi, babasının onu eve dahi almayışı ve dönüşte annesinin intihar etmesi,
  • Babasının onu zorla evlendirmesi, 
  • Evlendirildiği adamın kabalıkları, çocuğunun olmaması, adamın dövmeleri ve kendisinin bu hayatı kabullenişi,
  • Kocasının başka bir kadınla evlenmesi, ondan çocukları olması ve onları da kendi çocukları gibi kabullenişi,
  • Üzerine kuma olarak gelen kadının da kendisi gibi ezilmesi, dövülmesi ve öldürülmesine izin vermemek adına, Raşit'i öldürmesi,
  • Öldürme sonrası teslim olarak öldürülmesini de kabullenişi...
  • Meryem'in öldürülürken ettiği, 382.sayfadaki duası; "O gökyüzünün ve yeryüzünün gerçek yaratıcısıdır; gecenin gündüzü örtmesini ve günün yeniden gecenin yerini almasını sağlayandır; güneş ve aya boyun eğdirendir; hepsi, her şey O'nun takdirine göre işler; O'nun her şeye gücü yeter; hiç kuşku yok ki O en kudretlidir, en Yüce Bağışlayıcıdır. Yüce allahım! Beni bağışla, merhametini esirgeme, çünkü sen merhametlilerin en ulususun."
LEYLA ;
  • Babasıyla güzel güzel anlaşması, ders çalışmaları, annesinin durumunu kabullenişi,
  • Savaş sebebi ile sevdiği adam Tarık'tan ayrılmak zorunda kalması ve ailesinin öldürülmesi,
  • Mecburen Meryem'in kocasıyla evlenmesi,
  • Meryem ve ikisinin evden ve kocalarından kaçmaları,
  • 284.sayfadaki, Afganistan İslam Emirliği'nin kuralları; "Vatanımızın adı bundan böyle Afganistan İslam Emirliği'dir. Bunlar da bizim koyduğumuz, sizin uyacağınız yasalar:
  • Bütün vatandaşlar, günde beş vakit namaz kılacktır. Namaz vakti başka bir iş yaparken yakalanan, kırbaçlanacaktır.
  • Bütün erkekler sakal bırakacaktır. Meşru ölçü, çenenin altında, en az bir sıkılı yumruk uzunluğundadır. Bu emre uymayanlar, kırbaçlanacaktır.
  • Bütün erkek çocuklar türban takacaktır. Birinciyle altıncı sınıf arasındakiler siyah, daha yukarı sınıftakiler beyaz türban takacaktır. Bütün erkek çocuklar İslami kılıklar giyecektir. Gömlek yakaları düğmelenecektir.
  • Şarkı söylemek yasaktır.
  • Dans etmek yasaktır.
  • İskambil oynamak, satranç oynamak, kumarın her türü ve uçurtma uçurmak yasaktır.
  • Kitap yazmak, film izlemek, resim yapmak yasaktır.
  • Evinizde kuş beslerseniz, kırbaçlanacaksınız. Kuşlarınız öldürülecek.
  • Çalarsanız, eliniz bilekten kesilir. Bir daha çalarsanız, ayağınız kesilir.
  • Müslüman değilseniz, Müslümanların görebileceği bir yerde dua etmeyin. Bunu yapanlar kırbaçlanacak ve hapse atılacaktır. Bir Müslüman'ı kendi dinine döndürmeye çalışan kişi, idam edilecektir.
  • Kadınların dikkatine:
  • Evinizden dışarı çıkmayacaksınız. Kadınların sokaklarda amaçsızca dolaşması, caiz değildir. Dışarıya çıkarsanız, yanınızda mutlaka bir mahrem, erkek akrabanız bulunacak. Sokakata tek başına yakalanan kadın dövülecek ve evine gönderilecektir.
  • Her ne şart altında olursa olsun, asla yüzünüzü göstermeyeceksiniz. Dışarıdayken, burka'yla örtüneceksiniz. Aksi halde, şiddetle kırbaçlanacaksınız.
  • Makyaj malzemeleri yasaktır.
  • Mücevher yasaktır. Çekici, gösterişli giysiler giymeyeceksiniz.
  • Sizinle konuşulmadan, konuşmayacaksınız.
  • Erkeklerle göz göze gelmeyeceksiniz. 
  • Uluorta gülmeyeceksiniz. Gülenler, kırbaçlanacaktır.
  • Tırnaklarınızı boyamayacaksınız. Boyarsanız, bir parmağınız kesilecektir.
  • Kızların okula gitmesi yasaklanmıştır. Bütn kız okulları derhal kapatılacaktır. 
  • Kadınların çalışması yasaklanmıştır.
  • Zinadan suçlu bulunursanız, taşlanarak öldürüleceksiniz.
  • Dinleyin. İyi dinleyin. İtaat edin. Allah-ü ekber."  
  • Yıllar sonra, ölmüş zannettiği Tarık'ı ile tekrar karşılaşması,
  • Tarık'la evlenmesi ve Pakistan'a yerleşmesi,
  • Afganistan'a dönünce, ilk olarak Meryem'in doğup büyüdüğü külübesini ziyaret etmesi,
  • 416.sayfadaki, Meryem'in babasının Meryem'e yazdığı mektup; "13 Mayıs 1987
  • Dilerim bu mektup eline sağ salim geçer.
  • Bildiğin gibi, geçen ay seninle konuşmakiçin Kabil'e geldim. Fakat sen benimle görüşmedin. Hayal kırıklığına uğradım, ama seni suçlayamam. Yerinde olsam, herhalde ben de aynı şeyi yapardım. Senin tarafından sevilme, sayılma ayrıcalığını uzun zaman önce yitidim; bunun içöin de sadece kendimi suçlayabilirim. Ama eğer bu mektubu okuyorsan, geçen ay kapına bıraktığım mektubu da okumuşsun demektir. Onu okudun ve isteğime uyup Molla Feyzullah'ı görmeye geldin, demek. Bunu yaptığın için sana müteşekkirim, Meryem co. Böylece bana birkaç söz söyleme fırsatı verdiğin için, minnettarım.
  • Nereden başlasam?
  • Son görüşmemizden bu yana, baban büyük acılar çekti, Meryem co. Üvey annen Efsun, 1979 Ayaklanmasının ilk günü öldürüldü. Aynı gün, serseri bir kurşun kardeşin Nilüferdin de canını aldı. Hala gözümün önünde; konukları etkilemek için perendeler atan, amuda kalkan, küçük Nilüferdim. Ağabeyin Ferhat, 1980'de cihada katıldı. Sovyetler onun 1982'de, Helmand'ın hemen dışında öldürdü. Cenazesinin göremedim. Çocukların olup olmadığını bilmiyorum, Meryem co, ama varsa, Allah'tan onları esirgemesini, benim tattığım acıları sana tattırmamasını niyaz ederim. Onları hala rüylarımda görüyorum. Ölmüş çocuklarım hep rüyalarımda.
  • Seni de görüyorum, Meryem co. Seni özlüyorum. Sesini, kahkahanı özlüyorum. Sana kitap okumayı, seninle balık tutmayı özlüyorum. Birlikte ne çok balık tuttuğumuzu hatırlıyor musun? Sen iyi bir evlattın, Meryem co; ve ben seni bir kez olsun, utanç duymadan, pişmanlık duymadan anamıyorum. Pişmanlık... Sen söz konusu olduğunda, Meryem co, bende pişmanlıktan bol bir şey yok. Herat'a geldiğin gün seninle görüşmediğim için pişmanım. Kapıyı açıp seni içeri almadığıma pişmanım. Sana kızımmış gibi davranmadığıma, yıllarca o kulubede yaşamana göz yumduğuma pişmanım. Ve ne uğruna? Etrafa rezil olma korkusundan mı? Şu sözde temiz adımın lekelenmesinden mi? Şimdi, bunca kayıptan sonra, bu lanetli savaşta yaşadığım o korkunç şeylerden sonra, bu tür kaygılar bana nasıl da Önemsiz görünüyor. ama artık çok geç tabii. Belki de yüreksizlerin asıl cezası budur gerçeği, iş işten geçtikten sonra, artık yapılabilecek hiçbir şey kalmadığında görmek, anlamak. Şimdi elimden gelen tek şey, senin çok iyi bir evlat olduğunu ve benim seni kesinlikle hak etmediğimi tekrarlamak, Meryem co. Tek yapabildiğim, senden af dilemek. Bağışla beni, Meryem co. Affet. Affet beni. Affet.
  • O bildiğin varsıl adam değilim artık. Komünisteler toprağımın çoğuna, bütün dükkanlarıma el koydu. Ama yakınmak haksızlık olur, zira Tanrı - anlayamadığım nedenlerle - beni yine de kolladı, bana çoğu insana nazaran çok daha cömert davrandı. Kabil'den döndükten sonra, elimde kalan arazileri satmayı başardım. Mirastan payına düşen, kesenin içinde. Bir servet sayılmaz elbette, ama yine de bir şeydir. Bir işe yarayabilir. (Göreceğin gibi, parayı dolara çevirdim. Bence en doğrusu bu. Bizim işgal altındaki paramızın istikbalini Tanrı bilir.)
  • Umarım, affını parayla satın almaya çalıştığımı düşünmezsin. Umarım hakkımı teslim edersin: seni, bağışlayıcılığının satılık olmadığını bilecek kadar tanıdığımı yani. Asla da olmadı. Sana yalnızca, geç de olsa, baştan beri hakkın olan bir şeyi veriyorum. Yaşarken sana iyi bir baba olamadım. Belki ölümümde olabilirim.
  • Ah, ölüm. Seni ayrıntılarla sıkmayacak, ölümün artık görüş alanıma girdiğini söylemekle yetineceğim, kızım. Kalbin zayıf diyor doktorlar. Ah, zayıf bir adama da böyle bir ölüm şekli yaraşır.
  • Meryem co.
  • İçimde küçük, küçücük bir umut var: Bunu okuduktan sonra, benim sana asla göstermediğim merhameti sen bana gösterirsin beldi. Yüreğini razı edip babanı görmeye gelirsin. Belki kapımı bir kez daha çalar, bene bu kez o kapıyı açma, seni evime buyur etme, kollarıma alam şansını verirsin kızım - yıllar önce yapmam gerektiği gibi. Yüreğim kadar zayıf bir umut bu. Biliyorum. Ama yine de bekleyeceğim. Kulağım, kapıya vuran elinin sesinde olacak. Umut etmeyi sürdüreceğim.
  • Tanrı, sana uzun ve refah bir ömür versin, kızım. Tanrı sana bir sürü, birbirinden güzel çocukarl bağışlasın. Sana veremediğim mutluluğu, huzuru, himayeyi bahşetsin. Sağlıcakla kal. Seni Allah'ın müşfik ellerine teslim ediyorum.
  • Sevgini hak etmeyen baban,
  • Celil."      
  • Afganistan Kabil'e dönerek öğretmenliğe başlayarak babasının ruhunu rahatlatması...  
NEDEN ÖNERİYORUM: Sürükleyici, etkileyici, gerçeklik payının yüksek olması ve insanı sürekli olarak merakta bırakması sebepleriyle okumanızı öneriyorum.

PUANIM: 10 /10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder